1 Ağustos 2016 Pazartesi

HANGİ Ata'TÜRKÇÜ TÜRKİYE?

Ben herşeyden önce bir Türk milliyetçisiyim. Böyle doğdum. Böyle öleceğim. Türk Birliği’nin bir gün hakikat olacağına inancım vardır. Ben görmesem bile, gözlerimi dünyaya onun rüyaları içinde kapayacağım. Türk Birliğine inanıyorum, onu görüyorum. Yarının tarihi, yeni fasıllarını Türk Birliğiyle açacaktır. Dünya sükununu bu fasıllar içinde bulacaktır. Türk’ün varlığı bu köhne aleme yeni ufuklar açacak, güneş ne demek, ufuk ne demek, o zaman görülecek.” (Atatürk’ün Sofrası, İsmet Bozdağ, Kervan Yayınları, 1975, s. 138-143)

Bize ilkokuldan beri öğretilen Atatürk portresini biraz yıkma zamanı geldi diye düşünüyorum.Resmi tarih her zaman kendi işine gelenleri anlatır; fakat gerçekler bunlardan mı ibarettir?
Atatürkçülük yıllarca sol fikirlerinin etkisinde siyasi çıkarlar için feda edilmiştir. Sol fikirlerin en önemli temeli olan insansevicilik(?) ve sürekli bir barış yanlılığının temsilcisi olarak gösterilmiş ve sadece Başbuğ'uluyla değil Türk milletinin en büyük düşünürlerinden olarak bu milletin fikir hayatına büyük katkı veren bir insanı doğru anlamamızı engellemişlerdir. Atatürk'ün Türklüğe verdiği önemi bir kenara atıp sürekli laiklik-yobazlık temelindeki kısır tartışmalarla bu milleti asıl yükseltecek olan Türkçülüğün adını ''Atatürk milliyetçiliği'' gibi şahsa indirerek bunların içini de gerçek olmayan kavramlarla donatarak önümüze sunmuşlardır.

Düne kadar Türküm demenin suç olduğu fakat başka ırkların adını saymanın barışçılık olduğu zamanlarda Atatürk'ün gerçek fikirlerine daha çok ihtiyacımız var.

"Etimin ve kemiğimin babası Ali Rıza Efendi ise, fikrimin babası Ziya Gökalp'tir."

Ziya Gökalp’in ölümü üzerine, eşine Atatürk’ün gönderdiği telgraf:
”Saygıdeğer eşiniz Ziya Gökalp Bey’in bütün Türk âlemi için pek acı bir kayıp oluşturan ebediyen kayboluşu nedeniyle başsağlığı dileyen duygularımı ve Türk milletinin içten kalbî üzüntülerini temiz kişiliğinize sunar, Türk milleti ve hükümetinin büyük düşünürün ailesi hakkındaki sevgi ve ilgi dolu duygularını sunarım efendim.” 1924 (Ali Nüzhet Göksel, Ziya Gökalp’in Hayatı ve Malta Mektupları, 1931, s. 185)

Ziya Gökalp Osmanlı'nın sona yaklaştığı imparatorluğun kurtuluşunun asli unsur olan Türkler sayesinde olacağını düşünerek Bilge Kağan'ın ''Türk budun'' diye haykırdığı tarihten günümüze gelen Türkçülüğü sistematik bir fikir etrafında toplayarak bunu Atatürk'ün de dediği gibi Türk hükümetinin büyük düşünürü olmuştur.

Atatürk batılı tarih tezlerinin doğru kabul edilip okullarda okutulması yerine milli bir tarih yazılması gerektiğine inanıyordu. On beşinci yüzyıldan beri, Batı'lı tarih yazarları medeniyetin başlangıcı yeri olarak Yunan Medeniyetini vermekteydi. Bu tarih görüşünde Türkler, Orta Asya'daki göçebe aşiretler olarak anlatılıyordu. Özellikle on dokuzuncu yüzyıldan itibaren bu tez ırkçı antropolojik yaklaşımlarla bir ırk aidiyetine oturtulmaya çalışılmıştı. Bir Fransız okulunda öğrenci olan Afet İnan, Fransızca tarih kitaplarında Türklerin uygarlık yapıtlarına yer vermediğini ve Türklerden "ikinci dereceden sarı ırktan, istilacı barbar kavim" olarak sözedildiğini Atatürk'e anlatır. Bunun üzerine Atatürk Antropoloji(İnsanbilim) çalışmalarını başlattı.

Türkiye'de ilk olarak 1924 yılında başlayan antropolojik çalışmaların mimarı olan Başbuğ Atatürk, "Türkiye Antropoloji Tetkikat Merkezi"ni kurdurmuştur. Türk Irkı'nın fiziksel özellikleri, ilk kez bu şekilde incelenmeye başlanmıştır. 1937 yılına gelindiğinde ise, Atatürk'ün isteği üzerine yurt genelinde Türk Irkı'nı karakterize eden tüm fiziksel özellikleri incelenirken, kafatası ölçümleri de yapılmıştır.



Atatürk’ün manevi kızı ve Türk Tarih Kurumu’nun kurucusu Afet İnan tarafından, Türkiye’nin on bölgeye ayrılarak on ekip tarafından kafatası ölçümü yapıldığı daha sonra Afet İnan tarafından 1947 yılında “Türkiye Halkının Antropolojik Karakterleri ve Türkiye Tarihi” ismiyle kitaplaştırıldı. Kitapta “1936’da bütün memlekette büyük ölçüde antropometrik bir anket yaptırma arzumu, Atatürk’e anlattım. Uygun gördüler ve beni teşvik ettiler. Bunu hükümetten rica etmemi emir buyurdular. O zamanki Başbakan İsmet İnönü’den rica ettim. Bu iş için; Savunma, Milli Eğitim ve Sağlık Bakanları’na meşgul olmalarını emretti.” anısını da aktararak Atatürk'ün bu işin üstünde ne kadar durduğunu göstermektedir.

Afet İnan hatıratında, kitaptaki araştırmalarına dair bilgilere yer verir ve sonuçlar şöyledir:''Kafatası, boy ve kilo gibi 23 ölçüm için Türkiye’nin 10 bölgeye ayrıldığını ve on ekip oluşturulduğunu, hatta 2 bin kadar mezarın bile açıldığını, bunlar arasında Mimar Sinan’ın dahi bulunduğunu belirterek, “On ekip için İsviçre’den on takım ölçü aleti getirildi. Ekiplere askerlerin yanı sıra, bir doktor ve bir sağlık memuru eşlik etti. Ekipler, Prof. Aziz Kansu’dan ölçüm için kurs alarak yola koyuldu. Araştırma için hazineden ‘mühim bir miktar’ da para ayrıldı. 10 ay süren çalışma ile Anadolu ve Rumeli’nin dört bir tarafından tam 64 bin kişinin kafatası ölçüldü. 20 bin kadın ve 40 bin erkek üzerinde ölçüm yapılırken bazı mezarlar da açılarak 2 bin kafatası çıkartıldı. Mimar Sinan’ın kafatası da çıkarılanlar arasındaydı. Ancak daha sonra kafatası bulunamadı” deniliyor.
Kitaptaki araştırma sonuçlarına göre Laz, Kürt, Çerkez fark etmeksizin Türkiye’de bir ‘ırk birliği’nin bulunduğu ve Türk halkının kafa yapısının ‘Brakisefal’ olduğu, kafa karinesi 80’in altında olanların Türk olamayacağı kanaatine varıldığı belirtiliyor. İşte araştırma sonuçlarına göre Türkler: “Türkiye’de yaşayan halkın çoğunluğu orta boylu, kafa karinesi bakımından yuvarlak (brakhi) kafalıdır. Gözler muntazamdır. Mongoloit tesir pek azdır. Burunlar düzdür. Cilt nadiren çok esmerdir. Gözler açık, hatta ekseriyetle çok açıktır. Saçların çoğunluğu orta yani kestane rengindedir. Şu halde Türkiye halkı umumiyetle ‘Homo Alpinus’ denilen Avrupa’nın büyük beyaz ırkına mensuptur.”








      1. Kemal Atatürk’ün Pittard’ın “Irklar ve Tarih” adlı kitabı üzerinde yaptığı çalışma




                                                        Ölçümler yapılırken






Atatürk'ün Türklüğün simgesi olan Bozkurt'a verdiği önem de göz ardı edilemez bir gerçektir. Adliye vekilli yaptığı dönem Türk Medeni Kanunu , Türk Ceza Kanunu, Türk Borçlar Kanunu ve Kabotaj Kanunu gibi Türk hukuk sisteminin temel yasaları yürürlüğe giren Mahmut Esat'a ''Bozkurt'' soyadını vermiştir.Aynı dönemde Bozkurt-Lotus davası olarak bilinen davada Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'ni Lahey Uluslararası Adalet Divanı'nda temsil eden Mahmut Esat Bozkurt. Bu davayla, tarihçiler tarafından Türk hukukunun ve adalet örgütünün kapitülasyonlar dönemini geride bırakarak insan ve egemenlik haklarına dayalı çağdaş hukuk düzeyine yükseldiğinin bir simgesi olarak değerlendirilmektedir
1930 yılında Ağrı'daki Kürt ayaklanmasının ardından Mahmut Esat Bozkurt şu sözleri söyler: ''Dost, düşman, hatta dağlar bu hakikati böyle bilsinler; bu memleketin efendisi Türklerdir. Saf Türk ırkından olmayanların Türk vatanında tek bir hakları vardır: Türklere hizmetçi olma, köle olma hakkı''

TBMM, daha Cumhuriyet ilân edilmeden, 1922’de Bozkurt’lu pul çıkarmış takip eden yıllarda da bozkurtlu pullar piyasaya çıkmıştı.





Cumhuriyetten sonrada bu pulların basımı devam etmiştir




Maarif Vekâleti (Milli Eğitim Bakanlığı), Atatürk’ün direktifiyle, Türkiye Cumhuriyeti’nin devlet armasını seçmek için 1925’te bir yarışma açmış, yarışmayı Namık İsmail’in “Bozkurt” figürlü eseri kazanmıştı. Ancak eser Bozkurt’un görkemini gerektiği gibi yansıtmadığı gerekçesiyle kullanılmamıştır.





Türk dili, tarihi, edebiyatı, folkloru vb. alanlarda araştırmalar yapmak üzere İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’ne bağlı olarak kurulan Türkiyat Enstitüsü (daha sonra Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü)’nün amblemi, Atatürk’ün arzusuyla meşale tutan bir Bozkurt’tu.


Kahramanmaraş’ta, 1936 yılında, Atatürk’ün emriyle “Bayrak Tutan Bozkurt” Anıtı yapılmıştı. Anıtta direğe bayrak çeken bir kurt heykeli vardı. Anıtın kaidesinde: “28 İkinci Teşrin 1919’da Türk Maraş, silâh gücü ile inen bayrağını iman gücü ile yeniden dalgalandırdı. 1936” yazıyordu.




Fakat ne hikmetse Atatürk'ten sonra bu heykelden Bozkurt kaldırılmıştır







Atatürk’ün isteğiyle paraların üzerinde Bozkurt figürüne yer veriliyordu.






Ne kadar sigara karşıtı biri olsamda sigaranın yakıştığı insanlardan olduğunu düşündüğüm Atatürk kendi gibi sıfatına layık bir sigara olan Bozkurt'u ürettirmiştir.:)








Atatürk çalışma masasında, çağırma zili olarak bozkurt motifi kullanıyordu.

Atatürk, ressam İbrahim Çallı’ya, Türkler’in Ergenekon’dan çıkışını temsil eden bir yağlıboya tablo yaptırmış ve Maarif Vekaletinin girişine astırılmıştır.Atatürk'ün ölümünden sonra İnönü döneminde kaldırılmıştır.


Armstrong'un 1932'de yazdığı ''Bozkurt'' Atatürk hayattayken yayımlanan ilk biyografisi özelliğini taşıyan kitap hem adıyla hem kapağıyla Ulu Önder'i anlatmaktadır.






Bozkurt figürüne bu kadar önem veren Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti bayrağında Bozkurt figürün olmasını düşünmüştür.Bunu şu an birçok insan garip karşılıyor olabilir fakat bu yeni devletlerin kurulma sürecinde çok normal bir şeydir.Her tarihi olay kendi dönem şartlarına göre değerlendirilmelidir.Avrupa'da imparatorluktan ulus devlete geçen devletler imparatorluk bayrakları yerine yeni bayraklar kabul ederler.
 






 Alman İmparatorluğu Bayrağı                                                            Fransa Bayrağı( Ortaçağ)                                                            



 
 







Almanya Bayrağı                                                                                   Fransa Bayrağı

Enver Behnan Şapolyo, şunları yazmaktadır:
…Bir gün (Atatürk’ün Yaveri) Muzaffer Kılıç’a Büyük Mîllet Meclisinin damı üzerinde dalgalanan hür bayrağımızın bana verdiği heyecanı anlatmıştım. Sonra ona dedim ki:
– Atatürk bayrağımızı değiştirmeyi düşünüyor mu? Sen bir şey duydun mu?
Muzaffer gülümseyerek:
– Gök Bayrağı kabul etmeyi düşünüyor!
– Gök Bayrak mı?
– Evet! Atalarımızın kullandığı gök renkli bayrağı yeni devletin bayrağı olmasını düşünüyor, fakat daha bir şey yok! dedi.
Gök Bayrak, Orta Asya da altıncı yüz yılda devlet kurmuş olan “Gök Türk” devletinin bayrağı idi. Bugünkü Kırmızı içinde Ay ve Yıldızı olan Türk bayrağını önce III. Selim, sonra bugünkü şeklini resmî bayrak olarak Sultan II. Mahmut kabul etmişti. Atatürk yeni kuracağı devlete yeni bir bayrak kabul etmeği düşünmüş olacaktır.
…Atatürk’ün Türk Bayrağı olarak, Gök Bayrağı kabul edeceğini, üçüncü Cumhurbaşkanı Celâl Bayar’a sormuştum. Dedi ki:
– Atatürk, Cumhuriyetin resmî bayrağını Gök Bayrak olarak kabul etmeği düşünmüştü, fakat bu hususta biç bir neşriyat yapılmadığından, bu bayrağı kabul etmediler.
Atatürk mavi rengi, yani Turkuvaz rengini severdi. Çünkü bu renk eski Türk bayrağının rengi idi.
… Atatürk harsta milliyetçi, medeniyette batılı idi. Demek oluyor ki, gök bayrak onun mefkuresinde yaşıyordu. Gök renkli bayrağı kabul etmeyi düşündü, fakat çok güzel olan Albayrağımızdan da vazgeçemedi.”







Türkiye'de kurucu parti olmakla övünen fakat kurucu değerlerin arasında karpuz seçme usuluyle karşıtlık tezine dayanarak hangisi ağır siyasi çıkar sağlıyorsa ona göre ele alan CHP şu anki gençlik kollarında bolca Kürtçülerin bulunması ve Kürtçü vekilleriyle artık Atatürk'ün partisi olma sözünü bir kenara bırakmalıdır artık












Atatürk dönemi çıkarılan '' Halk Dostu '' gazetesinin Kubilay olayından sonraki ilk sayfası





Spora büyük önem veren Atatürk'ün fedarasyonlar için seçtiği amblemler








Bozkurt faslını kapattıktan sonra Atatürk'ün Medeni Bilgiler kitabında yer alan kendi eliyle yazdığı notlara bakalım.

1- Türk Milleti; Halk idaresi olan Cumhuriyetle idare olunur bir devlettir.
2- Türk Devleti laiktir, her reşit dinini intihapta (seçmekte) serbesttir.
3- Türk Milletinin dili Türkçedir. Türk dili, dünyada en güzel en zengin ve en kolay olabilecek bir dildir. Onun için her Türk dilini çok sever ve onu yükseltmek için çalışır. Sizde mukaddes Türk Dli, Türk Milleti için bir hazine olun. Çünkü Türk Milleti, geçirdiği nihayetsiz hadiseler içinde, ahlakının ananelerinin hatıralarının, menfaatlerinin, elhasil bugün, kendi milliyetini yapan her şeyin dili sayesinde muhafara olunduğunu görüyor. Çünkü dili Türk Milletinin kalbidir, zihnidir.


Bütün bu söylediklerimizi kısa bir çerçeve içine sokmak istersek şöyle diyebiliriz.
Türk Milleti’nin teessüsünde müessir olduğu görülen tabiri ve tarihi vakıalar şunlardır.
A- Siyasi varlıkta birlik
B- Dil birliği
C- Yurt Birliği
D- Irk ve menşe birliği
E- Tarihi karabet
F- Ahlaki karabet
Türk Milletinin teşekkülünde mevcut olan bu şartlar diğer milletlerde kamilen yok gibidir. Daha umumi bir tarif yapabilmek için, diyelim ki bir cemiyete ''

Türkiye Cumhuriyetinin iki mareşalinden biri olan Fevzi Çakmak'ın Genelkurmay Başkanlığı döneminde askeri okullara alınan öğrencilerin Türk ırkından olması, nizamnamelerle şart koşulmuştur. Ders yıllarının başında, askeri okulların öğrenci almak için gazetelere verdiği ilânlarda bu ırk şartı herkes tarafından okunurdu. Irka o kadar ehemmiyet verilirdi ki Türkiye’nin bazı bölgeleri halkından olan çocuklar askerî okula alınmazdı.

Balkan, Birinci Cihan, ve İstiklâl savaşlarının verdiği acı dersleri unutamayan Mareşal Fevzi Çakmak bu sert, kararı ile vatanın emniyetini saklamak, güç durumlarda başımıza gelmiş olan ihanetlerin de tekrarlanmasını önlemek istiyordu. Onun bu kararı askerî okullar dışında da yavaş yavaş tatbik olunmağa başlamıştı. Zonguldak’taki orta dereceli Maden Mektebi ile Hemşire Okulu da Türk ırkından öğrenci seçmeğe başlamışlardı.

Mareşal Fevzi Çakmak paşamızın ortaya koyduğu şartlar:

Hava Gedikli Erbaş Okulu: Okula kabul şartlarının birincisi: "Anası ve babası Türk soyundan olmak"
Deniz Gedikli Erbaş Okulu: Okula kabul şartlarının birincisi: "Aslen ve neslen Türk olmak"
Askeri Orta Okul: Okula kabul şartlarının birincisi: "Anası babası Türk soyundan olmak"
Askeri Liseler: Okula kabul şartlarının birincisi: Türk soyundan gelmek"
Harp Okulları: Okula kabul şartlarının birincisi: "Türk ırkından olmak"




 Ve dıştan bir görünüş olarak dönemin Türkçü fikir önderlerinden Nihal Atsız'ın ne dediğine bakalım.Çünkü Atatürk'ün önderlik ettiği Türk Tarih Tezine en büyük eleştiriler Turancılardan gelmiştir.Bu dönemdeki Turancı fikirlere sahip kişiler Türk tarih tezini eleştirmiştir. Turancılara göre Türk Tarih Tezi gerçeklerden uzak ve gayri ilmidir. Çünkü Turancı görüşe göre Orta Asya, Türklerin Anayurduydu. Orda yaşayan Türk halklarını esir ırkdaşları olarak kabul ettiler. Rıza Nur Türk Tarihi isimli eserinde Orta Asya'daki tutsak Türkleri kurtarma davasını anlatır. Rıza Nur'a göre Çin, İran ve Rusya'daki tutsak Türklerin kurtarılması gerekmekteydi. Turancılar o dönemde Türk ırkı kavramını benimsemişlerdi. Türklük kavramını savaş, savaşçı, alp kavramları üzerinde geliştirdiler. Türk tarih tezinde Turancı görüşün savunduğu değerlere itibar edilmez. Eski Anadolu medeniyetlerinin Türkler ile bağlarını araştırmaya çalışan romantik bir coşkunluk taşıyan Türk tarih savı, Turancılık fikrinin ileri gelenlerinden Nihal Atsız tarafından, ilmi gerçeklerden uzak olmakla eleştirilmiştir. Türk tarih savında Hititlerin Sümerlerin, hatta Yunan Medeniyetinin, Orta Asya'dan dünyaya yayılmış bir medeniyetin devamı olduğu izah edilmeye çalışılmıştı. Bu durumda doğal olarak dilleri de Türklerin eski dilleri ile ortak olmalıydı. Nihal Atsız, Türk tarih savını, gayri ilmi olması ve gerçeklerden uzak olması nedeniyle tenkit edilmiştir, ona göre ve Türkler Orta Asyalı bir ırktır ve Anadolu medeniyetlerini Türkler ile bağdaştırma gayretleri yanlıştır diyerek eleştiren Atsız Atatürk dönemiyle ilgili makalesinde şunu söylemektedir:
''Atatürk çağında böyle bir şey akla gelemezdi de. Atatürk ortalığa bir “Türklük Dehşeti” saçmıştı. Bu sayededir ki kürt olan Ali Saip, İstiklal Mahkemelerinde birçok asi kürdün idamında büyük rol oynamıştı.''


Bu bilgilerin ışığında Atatürk ne bir tarafın dediği gibi dinsizlikle suçlamaya ne de yenileşme fikirleriyle milleti yok sayacak fikirlere sahip olduğu doğru değildir.Katıksız bir Türk milliyetçisi olan Atatürk Türk Tarihindeki Başbuğlar arasına adını yazdırmıştır.Gönül ister ki onu her yönüyle tanıyıp partiler ve düşünceler üstü bir yerde tutalım fakat Türkiye'nin bu düzeye gelmesi için daha uzun bir süre var bu sürede bilgi sahibi olanların halkı bilinçlendirerek hedefe doğru bir adım daha atmasından daha önemli bir şey olmayacaktır.
                                                                                                                             K.K

4 yorum:

  1. "Atatürk'ü okursanız solcu, onu anlarsanız Türkçü olursunuz" sözünü kesin kaynaklarla ve güzel bir dille anlatan bi yazı olmuş. Atatürk'ü bu şekilde anlamaya ihtiyacımız olduğu şu günlerde bu yazıyı hazırlayan arkadaşı tebrik ediyorum. Herkes okumalı ve doğru bi şekilde anlamalı Mustafa Kemal'i. Elinize, emeğinize, düşüncenize sağlık.

    YanıtlaSil
  2. Yahu iyi güzel hoş düşünceler,katıldığım birçok nokta var.Fakat bu,kut geleneği,kendini çok üstün görme,özel olarak yaratılmış olma düşüncesi ile bugün bir yerlere gelinmez.Gün mantık günü devir teknoloji devri.Daha global daha dünya insanı penceresinden bakılmalı.Zira bence Atatürk'ün açtığı yolda gösterdiği hedefe bu denli gidilebilir.Milli benlik yitimi yaşamadan,çağdan uzaklaşmadan.Velhasılkelam evet burada yazılan gibi harikayız ama hani nerede harikayız?? -I

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Burada kendini üstün görme diğer ırkları yok etme gibi bir düşüncemiz yok.Biz Türk'ü diğer ırklara göre daha çok seviyoruz sadece ve global dünyadaki aileler olan milletlerden kendi ailemizi daha yüce görmemiz ve sevmemizden normal bir şey olmayacaktır.Atatürk'ün açtığı hedefe dediğin gibi bilim ve teknik yoluyla gidilebilir ve bu yöndeki en temel çerçeveyi Türk milliyetçiliği çizmektedir bu yönde çalışmalarını sürdüren Türk milliyetçileri aslı olmayan iddiaları kabul etmeden alınlarının akıyla dünya çapında ödüller kazanmaktadırlar.(Bakınız: Aziz Sancar) Türkçüler global dünyanın sömürüsüne karşı taraf seçmeden Türk insanının bilimde ve teknolojide en üst seviyeye çıkmasını amaçlamakta. Harika olmadığımızı hepimiz biliyoruz ama '' Türkiye'nin bu düzeye gelmesi için daha uzun bir süre var bu sürede bilgi sahibi olanların halkı bilinçlendirerek hedefe doğru bir adım daha atmasından daha önemli bir şey olmayacaktır.'' yazıda geçen bu cümle harika olmamız yolunda bir ipucu verecektir.
      K.K

      Sil
  3. Atatürk ile ilgili hiç bilmediğim çok önemli gerçekleri öğrendim.Atatürk adına ne denli layık olduğunu anladım Ve bir Türk olarak gurur duydum .K.K. arkadaşa şükranlarımı sunuyorum.

    YanıtlaSil